İhtiyati haciz, bir borç ilişkisinde alacaklı olan tarafın alacağını güvence altına almak ve alacağı tahsil edebilme kabiliyet ve imkanının artırılabilmesi için öngörülmüş olan geçici ve koruyucu nitelikte bir hukuki müessesedir. Esasen 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunumuzun 257. maddesi ile 268. maddeleri arasında düzenlenmiş olan ihtiyati haciz, borçlunun mal kaçırması endişesini taşıyan alacaklılar açısından çok önemli bir hukuki koruma mekanizması teşkil etmektedir.
İhtiyati haciz uygulaması ile alacaklıların haklarının korunması için borçlunun malları üzerindeki tasarruf yetkisi sınırlanır; ancak ihtiyati haciz, tek başına alacaklıya bu malların satışını talep etme hak ve yetkisini vermemektedir. Bu durumun gerekçesi, ihtiyati haczin temel amacı, konusu ve niteliğinden kaynaklanmaktadır. İhtiyati haciz: öncelikle alacağın tahsilini güvence altına almayı ve böylece alacaklının haklarını korumayı amaçlayan geçici bir önlemdir. Dolayısıyla ihtiyati haciz, bizzat alacağın varlığını kesin olarak ispatlayan ve bu alacağın tahsil edilmesini sağlayan bir hukuki prosedür olmaktan ziyade, var olduğu yaklaşık olarak ispat edilen olası bir alacağın tahsilini güvence altına alan bir hukuki güvence mekanizmasıdır.
Bu anlamıyla ihtiyati haciz uygulaması: İleride, gelecekteki bir zaman diliminde tahsil edilmesi gerekecek olan bir alacağın, vakti gelince(gerekli yasal prosedür işletildikten sonra) tahsil edilebilme niteliğinin kaybedilmemesi amacıyla yürütülür. Aşağıda, ihtiyati haciz uygulamasının niteliğine ve esaslarına ilişkin paylaşacağımız bilgiler ile birlikte bu hususun somutlaşacağı ve hukukçu olmayan okurlarımız açısından daha net bir şekilde anlaşılabileceği kanaatindeyiz.
Kural olarak ihtiyati haciz işleminin konusu: Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş para borçlarıdır. Bu husus, İcra ve İflas Kanunumuzun(İİK) 257. maddesi ile ortaya konulmuştur. Ancak İİK 257. maddesinin 2. fıkrasında, iki halde vadesi gelmemiş borçtan dolayı da ihtiyati haciz istenebileceği hususu hükme bağlanmıştır.
İhtiyati haczin birçok şartı bulunmaktadır. Bunlar:
İhtiyati haciz talebinin para alacağına ilişkin olması,
İhtiyati haciz talebine konu para alacağının rehinle temin edilmemiş olması,
Kural olarak ihtiyati haciz talebine konu para alacağının vadesinin gelmiş olması ya da İİK 257/2. maddesinde yer alan şartlardan birinin mevcut olması,
Alacağın varlığına ve ödenmeme riskine ilişkin yaklaşık ispat sağlamaya ve yeterli kanaat oluşturmaya elverişli delillerin sunulmuş olması,
Kural olarak alacağın bir ilama dayanmadığı hallerde, alacaklı tarafından teminat verilmesi(İİK 259/3. maddesi gereğince: Alacak ilam niteliğinde bir belgeye dayanıyorsa, teminat alınıp alınmayacağı hususu mahkemenin takdirindedir)
şeklinde sayılabilir.
Alacaklı tarafından ihtiyati haciz talebinde bulunulması durumunda, ihtiyati hacze karar verilebilmesi için borç ve alacak ilişkisinin varlığının açıkça ve tartışmasız bir şekilde ispat edilmesi gerekmemektedir. Sunulan delillerin, borcun varlığını yaklaşık olarak ispat etmesi yeterlidir. Bu husus, aşağıda "c) İhtiyati Haciz Talebi" başlığımız altında detaylı olarak işlenmiştir.
İhtiyati haciz kararı alınabilmesi için alacaklı tarafından görevli ve yetkili mahkemeye ihtiyati haciz kararına hükmedilmesi talebiyle başvuru yapılır. İhtiyati haciz talebinde bulunan alacaklı, dilekçesi ekinde borç ilişkisini ve alacağın varlığını yaklaşık olarak ispat etmeye elverişli delillerini de mahkemeye sunmalı ve yukarıda saymış olduğumuz ihtiyati haciz şartlarının varlığını ortaya koymalıdır. İhtiyati haciz, tek başına maddi anlamda kesin hüküm oluşturmamaktadır. Bu nedenle alacaklının alacağını yaklaşık olarak ispat etmesi, ihtiyati hacze karar verilebilmesi açısından yeterli kabul edilmektedir.
Bakınız Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2016/18235 E., 2018/731 K. sayılı kararında: "2004 sayılı İİK'nın 258/1. maddesi hükmüne göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin ''alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması'' yeterlidir. Mahkemenin ''alacağın varlığına kanaat edinmiş olmasından'' anlaşılması gereken alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin veya tam olarak ispat edilmesi değildir. Diğer hukuki himaye tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati hacizde de amaç davaya ilişkin yargılamadan farklı olarak, maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip, uyuşmazlığı esastan sona erdirmek değildir. Yani ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için ispat gerekmez, yaklaşık ispat için delil sunulması yeterli olup, alacaklının ilişkisinin varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin olarak ispat etmesi aranmamaktadır. Bu hükümdeki yaklaşık ispat kuralından hareketle, somut olayda ihtiyati haciz talep eden vekilince sunulan sözleşme ve ihtarname de gözetilerek, talep eden vekilinin ihtiyati haciz talebinin kabulü gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde talebin reddi doğru görülmemiştir." ifadeleriyle, uygulamada yaklaşık ispatın yeterli olduğu ve kesin ispatın sağlanmasının gerekmediği hususu açıkça ortaya konulmuştur.
Kural olarak ihtiyati haciz talep eden alacaklı, haksız çıktığı takdirde borçlunun ve üçüncü kişilerin ihtiyati haciz uygulaması nedeniyle uğrayacakları zararları karşılamak üzere bir miktar teminat yatırmak durumundadır. İhtiyati hacizde teminat hususu, İcra ve İflas Kanunumuzun 259. maddesinde düzenlenmiştir.
İcra ve İflas Kanunumuzun 259. Maddesine Göre: "İhtiyati haciz istiyen alacaklı hacizde haksız çıktığı taktirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayacakları bütün zararlardan mesul ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 96 ncı maddesinde yazılı teminatı vermeğe mecburdur. Ancak alacak bir ilama müstenid ise teminat aranmaz. Alacak ilam mahiyetinde bir vesikaya müstenid ise mahkeme teminata lüzum olup olmadığını takdir eder. Tazminat davası ihtiyati haczi koyan mahkemede dahi görülür."
Yukarıda alıntılamış olduğumuz bu İİK 259. maddesi 1. fıkrasında atıf yapılmış olan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzun 96. maddesi yerine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 84. maddesi ve devamında düzenlenmiş olan teminat hükümleri ve özel olarak HMK 87. maddesi hükmü uygulama alanı bulmaktadır.
Madde metnini siz değerli okuyucularımız için günümüz Türkçesine uyumlu şekilde ile birlikte madde madde ele alacak olursak:
Kural olarak ihtiyati haciz talebinde bulunan alacaklıdan teminat alınır,
İstisnai olarak ilama yani mahkeme kararına dayalı alacaklara istinaden ihtiyati haciz talebinde bulunulması durumunda teminat aranmaz,
İlam niteliğinde olan belgelere dayalı olarak ihtiyati haciz talebinde bulunulmuş olması durumunda teminata hükmedip hükmetmemek mahkemenin takdirine bırakılmıştır.
İhtiyati haciz kararında bulunması gereken unsurlar, İcra ve İflas Kanunumuzun 260. maddesinde düzenlenmiştir.
İcra ve İflas Kanunumuzun 260. Maddesine Göre: "İhtiyati haciz kararında: 1. Alacaklının ve icabında mümessilinin ve borçlunun adı, soyadı ve yerleşim yeri, 2. Haczin ne gibi belgelere müsteniden ve ne miktar alacak için konulduğu, 3. Haciz konulmasının sebebi, 4. Haczolunacak şeyler, 5. Alacaklının zararın tazminiyle mükellef olduğu ve gösterilen teminatın nelerden ibaret bulunduğu, Yazılır."
Yerleşik hale geldiği görülen temyiz ve istinaf uygulamalarında ihtiyati haciz kararının İcra ve İflas Kanunumuzun 260. maddesinde sayılan hususları içermemesi ile Anayasamızın 141. maddesi ile Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 297. maddesine aykırı olacak şekilde gerekçesiz bir şekilde kaleme alınması durumunda hukuka aykırı bir karar söz konusu olacaktır; ihtiyati haczin kabulü veya reddine ilişkin bu neviden bir karar, ilgililerin haklı itirazlarıyla karşı karşıya kalacaktır.
Mahkeme tarafından ihtiyati haciz talebinin kabul edilmesi durumunda alacaklı tarafından 10 gün içerisinde yetkili icra dairesine başvuru yapılması gereklidir(İİK 261. Madde). Bu süre içerisinde başvuru yapılmaması durumunda ihtiyati haciz kararı kendiliğinden son bulur. İcra dairesi, borçluya ait olup haczedilebilir nitelikte olan her türlü malvarlığını(ihtiyati haciz kararında yer almak şartıyla) haczedebilir. Unutulmamalıdır ki, icra dairesi tarafından uygulanacak olan haciz işlem, ihtiyati haciz kararına uygun olmak durumundadır.
İhtiyati haciz kararlarının icrası, İcra ve İflas Kanunumuzun 79. maddesi vd. hükümlerine uygun olarak sağlanır.
İhtiyati haciz taleplerinde görevli ve yetkili mahkeme genel hükümlere göre belirlenir.
İhtiyati haciz talebini incelemeye yetkili mahkeme, İcra ve İflas Kanunumuzun 258. maddesi ile 50. maddesi atfı gereğince Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 5. maddesi ve devamı hükümlerine göre tespit edilir.
Görevli mahkeme işin niteliğine göre belirlenir. Buna göre somut olayda taraflar arasındaki hukuki ilişkinin mahiyetine göre Asliye Hukuk Mahkemesi, Asliye Ticaret Mahkemesi, Tüketici Mahkemesi veya İş Mahkemesi görevli olabilir.
İhtiyati haciz, ihtiyati hacze itiraz veya teminat gösterme yollarıyla kaldırılabilir. Bunun yanında ihtiyati haciz, süre nedeniyle de sona erebilir.
İhtiyati haczin muhatabı olan borçlu tarafından bu karara itiraz edilebilir. İhtiyati hacze itirazda: İhtiyati haciz kararının içeriğine, ihtiyati haczin dayandığı sebeplere, ihtiyati hacze karar verilebilmesi için alacaklıdan alınan teminat miktarına ve mahkemenin yetkisine itiraz gibi farklı sebeplere dayalı olarak itiraz ileri sürülebilir.
İtiraz, haciz kararını alan mahkemeye yapılır. Burada şu ayrıma dikkat etmek gerekir: Haciz uygulamasına ilişkin şikayet ve itirazlar icra mahkemesine yapılabilir. Ancak doğrudan ihtiyati haciz kararının kendisine yönelik itiraz etmek isteyen borçlu, itirazını ihtiyati hacze karar veren mahkemeye yöneltmelidir. İtiraz üzerine inceleme yapan mahkeme, itirazı kabul ederek ihtiyati haciz kararını kaldırabilir veya bu itirazı reddedebilir. İhtiyati haciz kararına karşı itiraz ve istinaf yolu İcra ve İflas Kanunumuzun 265. maddesinde düzenlenmiştir.
İcra ve İflas Kanunumuzun 265. Maddesine Göre: "Borçlu kendisi dinlenmeden verilen ihtiyatî haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı; huzuriyle yapılan hacizlerde haczin tatbiki, aksi hâlde haciz tutanağının kendisine tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde mahkemeye müracaatla itiraz edebilir. Menfaati ihlâl edilen üçüncü kişiler de ihtiyatî haczi öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde ihtiyatî haczin dayandığı sebeplere veya teminata itiraz edebilir. Mahkeme, gösterilen sebeplere hasren tetkikat yaparak itirazı kabul veya reddeder. İtiraz eden, dilekçesine istinat ettiği bütün belgeleri bağlamaya mecburdur. Mahkeme, itiraz üzerine iki tarafı davet edip gelenleri dinledikten sonra, itirazı varit görürse kararını değiştirebilir veya kaldırabilir. Şu kadar ki, iki taraf da gelmezse evrak üzerinde inceleme yapılarak karar verilir. İtiraz üzerine verilen karara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Bölge adliye mahkemesi bu başvuruyu öncelikle inceler ve verdiği karar kesindir. İstinaf yoluna başvuru, ihtiyatî haciz kararının icrasını durdurmaz."
İtiraz üzerinde iki taraf da davet edilmeli ve gelenler dinlendikten sonra karar verilmelidir. Davet üzerine taraflardan biri veya her ikisi bu davete icabet etmeyebilir, ancak itiraz üzerine mahkeme tarafından davette bulunulmuş olması zorunludur. Bu düzenleme, mahkemenin takdirine bırakılmış bir husus değildir. Aksi durum, adil yargılanma hakkı ve savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelecek ve kanuna aykırılık teşkil edecektir.
İtiraz üzerine istediği sonucu alamayan kişi, istinaf yoluna başvurabilir. İhtiyati haciz kararında belirlenen teminat tutarına yönelik olarak istinaf yoluna başvurulamamaktadır(HMK 341. ve 352/1-b. maddeleri gereğince). İstinaf kanun yoluna başvuru, ihtiyati haciz kararının icrasını durdurmaz ve hükmün istinaf edilmesi üzerine üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen karar kesindir.
İhtiyati haczin teminat gösterme yoluyla kaldırılması durumunda haciz konulan şeylerin üzerindeki haciz tamamen kaldırılır ancak teminat gösterilen şey ihtiyaten haczedilmiş olur. Yani ihtiyati haczin borçlu tarafından teminat gösterilmesi yoluyla kaldırılması, esasen ihtiyati haczi tamamen ortadan kaldırmaktan ziyade, ihtiyati haczin konusunun değişmesi sonucunu doğurmaktadır. Borçlu tarafından teminat gösterilmesine ilişkin olarak İcra ve İflas Kanunumuzun 263. ve 266. maddesinde düzenleme mevcuttur. Bunlardan 263. madde, haczolunan malın borçlu veya üçüncü kişi yedinde bırakılması için teminat gösterilmesini amaçlamaktayken, 266. madde doğrudan ihtiyati haczin kaldırılmasına yönelik hüküm ihtiva etmektedir.
İcra ve İflas Kanunumuzun 263. Maddesine Göre: "Haczolunan mallar istenildiği zaman para veya ayın olarak verilmek ve bu hususu temin için malların kıymetleri depo edilmek veya icra memuru tarafından kabul edilecek esham ve tahvilat veya taşınır ve taşınmaz rehin veya muteber bir banka kefaleti gösterilmek şartiyle borçluya ve mal üçüncü şahıs elinde haczolunmuşsa bir taahhüt senedi alınarak bu şahsa bırakılabilir. İstenilecek teminat her halde borç ve masraf tutarını geçemez."
İcra ve İflas Kanunumuzun 266. Maddesine Göre: "Borçlu, para veya mahkemece kabul edilecek rehin veya esham yahut tahvilat depo etmek veya taşınmaz rehin yahut muteber bir banka kefaleti göstermek şartı ile ihtiyati haczin kaldırılmasını mahkemeden istiyebilir. Takibe başlandıktan sonra bu yetki, icra mahkemesine geçer."
Uygulamada genellikle nakit teminat veya banka teminat mektubu ile ihtiyati haczin kaldırılması yolunun tercih edildiği görülmektedir. Teminat mektubu, bir bankanın müşterisi adına 3. bir kişi veya kuruluşa verilmek üzere banka tarafından hazırlanıp verilen bir çeşit güvence belgesidir.
İcra ve İflas Kanunumuzun 266. maddesinde yer alan ve üzerinde önemli durulması gereken bir diğer husus, mahkemelerin görevine ilişkindir. İhtiyati haciz kararının alınmış olması durumunda teminat göstermek suretiyle ihtiyati haczin kaldırılmasının isteneceği makam, kararı veren mahkemedir. Ancak ihtiyati haciz kararının verilmesi akabinde takibe başlanmışsa, artık bu aşamada icra mahkemesinden talepte bulunulması gerekecektir.
İhtiyati haciz kararının verilmesi akabinde alacaklı tarafından 10 gün içerisinde icra dairesine başvuruda bulunulması ve kararın icrasının talep edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde ihtiyati haciz kararı kendiliğinden kalkacaktır.
İcra ve İflas Kanunumuzun 261/1. Maddesine Göre: "Alacaklı, ihtiyati haciz kararının verildiği tarihten itibaren on gün içinde kararı veren mahkemenin yargı çevresindeki icra dairesinden kararın infazını istemeye mecburdur. Aksi halde ihtiyati haciz kararı kendiliğinden kalkar."
Alacaklı aynı şekilde, İcra ve İflas Kanunumuzun 264. maddesinde düzenlenmiş olan tamamlayıcı merasim sürelerine de uygun şekilde hukuki iş ve işlemlerini gerçekleştirmiş olmalıdır. İİK 264. madde hükmünde yer verilmiş olan tamamlayıcı merasim sürelerine ve şartlarına uygun olarak tamamlayıcı merasimi sağlayamayan alacaklının almış olduğu ihtiyati haciz kararı hükümsüz kalacaktır. İhtiyati haczi tamamlayan merasim konusu aşağıda kendi başlığı altında detaylı olarak açıklanmaktadır.
İhtiyati haciz, yukarıda detaylı olarak açıklamış olduğumuz üzere kesin haciz teşkil etmemektedir. Bu nedenle alacaklıya hacizli malların satışı hakkını bahşetmemektedir. Alacaklı, hacizli malların satış yetkisini kazanmak istiyorsa, ihtiyati haczi tamamlayan merasimi yerine getirmek ve haczi kesinleştirmek durumundadır.
İhtiyati haczi tamamlayan merasim, İcra ve İflas Kanunumuzun 264. maddesinde düzenlenmiştir.
İcra ve İflas Kanunumuzun 264. Maddesine Göre: "Dava açılmadan veya icra takibine başlanmadan evvel ihtiyati haciz yaptırmış olan alacaklı; haczin tatbikinden, haciz gıyabında yapılmışsa haciz tutanağının kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde ya takip talebinde (Haciz veya iflas) bulunmaya veya dava açmaya mecburdur. İcra takibinde, borçlu ödeme emrine itiraz ederse bu itiraz hemen alacaklıya tebliğ olunur. Alacaklı, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını istemeye veya mahkemede dava açmaya mecburdur. İcra mahkemesi, itirazın kaldırılması talebini reddederse alacaklının kararın tefhim veya tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde dava açması lazımdır. İhtiyatî haciz, alacak davasının mahkemede görüldüğü sırada konulmuş veya alacaklı birinci fıkraya göre mahkemede dava açmış ise, esas hakkında verilecek hükmün mahkemece tebliğinden itibaren bir ay içinde alacaklı takip talebinde bulunmaya mecburdur. Alacaklı bu müddetleri geçirir veya davasından yahut takip talebinden vazgeçerse veya takip talebi kanuni müddetlerin geçmesiyle düşerse veya dava dosyası muameleden kaldırılıp da bir ay içinde dava yenilenmezse veya davasında haksız çıkarsa ihtiyati haciz hükümsüz kalır ve alakadarlar isterse lazım gelenlere bildirilir. Borçlu müddeti içinde ödeme emrine itiraz etmez veya itirazı icra mahkemesince kesin olarak kaldırılır veya mahkemece iptal edilirse, ihtiyati haciz kendiliğinden icrai hacze inkılabeder."
Alacaklının tamamlayıcı merasim işlemlerini yukarıda alıntılamış olduğumuz madde hükmünde yer alan sürelere uygun bir şekilde yerine getirmesi gerekmektedir. Aksi takdirde ihtiyati haciz, hükümsüz kalacaktır.
Alacaklının ihtiyati haciz talebinde haksız olduğunun anlaşılması durumunda ihtiyati hacizden zarar gören borçlu ve üçüncü kişiler, bu nedenle uğramış oldukları zararın tazminini talep edebilirler. Bu durumda öncelikle alacaklının ihtiyati haciz talebine istinaden yatırmış olduğu teminat, zarar görenlere verilir. Bu husus İcra ve İflas Kanunumuzun 259. maddesinde düzenlenmiştir. Ancak haksız talepte bulunan alacaklının sorumluluğu teminat ile sınırlı değildir; bu neviden bir durumun söz konusu olması halinde borçlu ve üçüncü kişinin uğrayacağı bütün zararları karşılamakla mükelleftir.
İcra ve İflas Kanunumuzun 259/1. Fıkrasına Göre: "İhtiyati haciz istiyen alacaklı hacizde haksız çıktığı taktirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayacakları bütün zararlardan mesul ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 96 ncı maddesinde yazılı teminatı vermeğe mecburdur."
Böylece ihtiyati haczin kesin haciz olmamasına rağmen uygulama alanı bulması nedeniyle alacaklının korunan menfaatinin karşısında, haksız talepler nedeniyle zarar görmesi muhtemel olan borçlu ve üçüncü kişilerin yaşayabilecekleri olası zararların da önüne geçmek isteyen kanun koyucu, bir nevi taraf menfaatleri arasında denge sağlamıştır.
Haksız ihtiyati haciz nedeniyle tazminat davası açılabilmesinin koşulları:
Alacaklı tarafından ihtiyati haciz talebinde bulunulması ve bu talebin kabul edilmesi,
İhtiyati haciz kararının uygulanması ve borçlunun mallarına haciz konulması,
Borçlu veya üçüncü kişilerin haksız ihtiyati haciz nedeniyle zarara uğramış olmaları,
İhtiyati haczin uygulanması ve borçlu ile üçüncü kişiler nezdinde meydana gelen zarar arasında uygun illiyet(nedensellik) bağının bulunması
şeklinde sayılabilir.
Görüldüğü üzere yukarıda sıraladığımız bu şartlar arasında haksız ihtiyati haciz talebinde bulunan alacaklının kusurlu olması şartı yer almamaktadır. Çünkü ihtiyati haciz nedeniyle tazminat davasında alacaklının borçlu ve üçüncü kişiye karşı tazminat sorumluluğu, kusursuz sorumluluk kapsamındadır.
Bu davada görevli ve yetkili mahkeme, haksız fiil sorumluluğu kapsamında normal bir tazminat davası gibi değerlendirilir ve genel mahkemelerde görülür. Bununla birlikte, görevli olmak şartıyla yetkili mahkeme, genel hükümlere göre yetkili diğer mahkemelerin yanında(örneğin Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 9. ve 16. maddesinde düzenlenen yetki halleri), İcra ve İflas Kanunumuzun 259. maddesinin 4. fıkrası gereğince ihtiyati haczi koyan mahkeme de olabilir.
İcra takibinin borçlular açısından kesinleşmesi, ihtiyati hacizden feragat veya ihtiyati haczin hükümsüz kalması gibi durumlarda ihtiyati haciz için yatırılan teminatın iadesi mahkemeden talep edilebilmektedir. Bunun için teminatın iadesi şartlarının sağlanmış olması ve borçlu ile üçüncü kişilerin zarara uğramış olmaları nedeniyle tazminat talebinde bulunmamış olmaları şartlarının birlikte sağlanmış olması gerekmektedir. Teminatın iadesi usulünün uygulamada ne şekilde ele alındığını incelemek için aşağıda emsal kararlar başlığımız altında alıntılamış olduğumuz Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi'nin 2021/1208 E., 2021/1251 K. sayılı kararını inceleyebilirsiniz.
Uygulamada hataya düşmemek için ihtiyati haciz kararı ve ihtiyati haciz teminatının iadesine ilişkin hukuki iş ve işlemlerin mutlaka alanında uzman bir icra avukatı vasıtasıyla yürütülmesini tavsiye etmekteyiz.
İhtiyati haciz ve ihtiyati tedbir sıklıkla birbirine karıştırılabilen hukuki müesseselerdir. Ancak hem teorik hem de pratik birçok farklılık ihtiva etmektedirler. Bu farklılıkların bir kısmını kısaca saymamız gerekecek olursa:
İhtiyati tedbir, Hukuk Muhakemeleri Kanunu kapsamında düzenlenmiş geçici bir hukuki koruma yöntemidir, ihtiyati haciz ise İcra ve İflas Kanunumuzda düzenlenmiştir,
İhtiyati tedbirde tedbir konusu malın 3. kişilere devri engellenmektedir, cebri satış veya kamulaştırma gibi istisnai bir durum söz konusu olmadıkça tedbirli malın 3. bir kişiye satış, bağış, trampa vb. yollarla devri mümkün değildir. Ancak ihtiyati hacizde, hacizli malın 3. kişiler tarafından edinilmesi mümkündür. Ancak bu durumu bilerek hacizli malı edinen 3. kişiler, haczin olası sonuçlarıyla yüzleşmek durumunda kalacaklardır.
İhtiyati tedbir, para dışındaki hak ve alacakları güvence altına almayı amaçlayan önleyici nitelikte bir hukuki kavramdır; İhtiyati haciz ise para alacağının güvence altına alınması amacını taşımaktadır. Örneğin taşınmaz mülkiyetine ilişkin olarak açılan bir tapu iptali ve tescil davasında, dava konusu edilen taşınmazın 3. kişilere satışının önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir talebinde bulunulabilir; ancak bu durumda esas olarak para alacağı değil mülkiyetin devri talep edildiği için ihtiyati haciz talebinde bulunulamaz.
İhtiyati hacizde, doğrudan haczedilen mallara ilişkin olarak taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamakta, alacaklının alacağını tahsil edebilmesi imkanının sağlanması amacıyla önlem olarak haciz uygulaması sağlanmaktadır. İhtiyati tedbirde ise üzerine tedbir konulan mal veya hak, doğrudan taraflar arasındaki uyuşmazlığın konusunu teşkil etmektedir.
Far far away, behind the word mountains, far from the countries Vokalia and Consonantia, there live the blind texts. Separated they live in